Server Dede

Sultanahmet Meydanı’nda Tapu ve Kadastro Müdürlük binasının arka tarafına geçerseniz, bir incir ağacının altında 1748 tarihli enteresan bir mezar görürsünüz. Mezarın baş kitabede buradan yatan kişinin 'Ser verip sır vermeyen Server Dede' olduğu, 'davasına ve sırrına sahip çıkıp bu uğurda öldüğü için Defter-i Hakani binasının avlusuna gömüldüğü' yazılıdır. Defterhane-i Hakani olan Tapu ve Kadastro Müdürlüğü'dür. Binanın ikinci katında yatan Server Dede'nin hikâyesi ise 'ser verip sır vermeme' yönü ile 'yedi tepeli şehre' çok benzer. Buradaki kayıtlar, 'kul hakkı'na riayet için kılı kırk yaran titizlikle tutulur, gerektiğinde başını ortaya koymak pahasına muhafaza edilirdi. Birinci Mahmud zamanında Defter Emini olan Server Dede, görevine son derece bağlıdır. Server Dede’ye ahbapları latife yollu ikide bir: - Server baba şu Bektaşilerin bir sırrı varmış nedir? Diye takılır, sula sorarlardı. Hazretin bunlara verdiği cevap daima: - Evlat! Ser (Baş) verilir, sır verilmez. Diyerek baştan savmak olurdu Bir akşam saraydan geç vakit bir emir gelmiştir. Anadolu'daki bir arazi anlaşmazlığı halledilmeye çalışılır. 18. asrın sonlarına doğru, Anadolu'daki iki kasaba arasında bir meranın paylaşılamaması yüzünden ihtiláf çıktığı ve çatışma ihtimali bulunduğu haberi alınmış, haber saraya aksedince dönemin padişahı Mahmud, evrak mahzeninden çok mühim bir kaydın çıkarılmasını emretmişti. Server Dede bu emre itiraz etti: - Allah’ın sabahı yok mudur? Bu saatte mahrem evrak karıştırılır mı? Yarın sabahleyin gelin! Diyerek saray adamlarını başından savdı. Onlarda bu sözlerin birine bin kattılar, Sultan Mahmud’a yetiştirdiler. Zaten Bektaşilere korkunç bir darbe indirmiş olan Đkinci Sultan Mahmut, fermanı bastı. Bektaşilerin amansız düşmanı olan Şeyhülislâm Halet Efendi’de fetvayı verdi. Cellatlar hemen koştular, Server dede’yi Kabasakal’daki evinden aldılar. Sultanahmet Meydanına getirdiler. O zamanlar Sultanahmet Camisinin kapısı önünde bir çınar vardı. Server Dede’yi bu çınarın altına getirdiler ve burada boynunu vurdular. Fakat idam hükmü infaz olunmadan evvel yine bazı kimseler: - Ne olur, Server Dede nasıl olsa ölüyorsun, şu Bektaşi sırrını söyle de bizi merakta bırakıp gitme! Dediler. Server Dede hiç itidalini bozmadan: - Kellemi vurduktan sonra bu sırrı âğâh olursunuz! Cellâtlar meraka kapılmışlardı. Hemen Hazretin kellesini vurdular. Server Dede’nin başı yere düştüğü vakit ağzından muska şeklinde katlanmış küçük bir kağıt parçası fırladı. Meraklı topluluk hemen bu kağıdı aldılar ve açtılar. Kağıdın üzerinde şu ibareler yazılı idi: “ Ser verir, sır vermez Server Dede “ Bu ibare o günden itibaren halk diline düştü. Bektaşi sırrı bir atasözü oldu. Đş bu kadarla bitmedi. Server Dede, yere düşen kanlı başını koltuğunun altına aldı. Cami kapısından bu gün defnedildiği Tapu Dairesi’nin eski kısmına kadar koşarak gitti, merdivenleri çıktı. Orada düşüp kaldı. Bu durum Padişah’a haber verilince: - Düştüğü yere defnedilsin, iradesi çıktı. Server Dede’yi bina içine gömdüler. Ertesi gün Divan toplanıp paşalar durumdan haberdar olunca "Sultanım" derler, "Boş yere kıymışsınız Defter Emini'ne. Atanız Hazreti Sultan Fatih kanununca defterlerin gece dışarı çıkması yasaktır. Paşaların sözü doğrudur. Fatih Sultan Mehmed, Karamani Nişancı Mehmed Paşa'ya hazırlattığı "Kanunname-i Devlet-i Osmaniye "de kendi emri olmadan bu tür defterlerin geceleri saraydan ve Defterhane' den çıkartılmalarını yasaklamıştır. Mesele anlaşılınca padişah da pişman olur. Dede'nin Defterhane içine defnedilmesini emreder. Bazıları bu hadisede idam hükmünü verenin padişah değil sadrazam olduğunu da söylerler.
Server Efendi'nin mezarı, o günden sonra Defterhane'de görev yapan memurlar için kutsal bir yer gibi kabul edildi, efsaneleşti ve Server Efendi memurların evliyası sayıldı. Göreve yeni başlayan memurlar mezarı ziyaret ediyor, bu ziyaret yapacakları işin önemini kavramalarına yardımcı oluyordu. Rüşvet alan memurlar, Server Dede'nin mezarının önünden çekinerek ve yüzlerini yere eğerek geçerlerdi. Efsane, Osmanlı arşiv belgelerine bile yansımıştı. Zamanın padişahı 18. yüzyılın sonlarında usulsüz iş yapıp rüşvet alan memurlara hitaben yazdığı bir emirde, 'Defterhane memurlarından bazılarının önemli miktarlarda gelirleri olduğu halde iş sahiplerine ‘ser vermek olur, sırrı açığa vurmak olmaz’ diye ölümü göze alan ve bürolarının bahçesinde gömülü bulunan Server Dede'nin koyduğu kuralların aksine rüşvet aldıkları öğrenilmiştir. Dedelerinin görev sadakatinden utanmaları gereken bu memurlar, yakalandıkları takdirde cezalandırılacaklardır' deniyordu.