Şaşarım Kibirliye

Hazret-i Hüseyin'in, bir mübârek oğludur, Ve hazret-i Ali'nin, kıymetli torunudur. Muhakkak kılar idi, her gecede bin rek'at, Ölünceye kadar da, devâm etti bu tâat. Çok korkardı Rabbinden, ömrünün her ânında, Bilhassa titrer idi, abdeste kalktığında, Sebebini sordular, buyurdu ki o zaman: "Ben kimin huzûruna, çıkacağım birazdan?" Bir kimse arkasından, onu gıybet etmişti. Öğrenice, o zâta, gidip şöyle demişti: "Affetsin Rabbim beni, doğruysa sözün şâyet, Yok eğer yanlış ise, seni etsin magfiret." Bir gün hasta olmuştu, ziyârete gittiler, Sordu ki: "Ne maksatla, geldiniz bana sizler?" Dediler ki: "Efendim, seviyoruz sizi biz." Sordu yine onlara: "Ne için seversiniz?" Dediler: "Allah için, severiz biz sizi hep, Hâlistir niyetimiz, yoktur gayri bir sebep." Buyurdu: "Allah için, ederseniz muhabbet, Cennet nîmetlerine, erersiniz nihâyet. Eğer dünyâlık için, sevseniz de siz yine, Bolca kavuşursunuz, Dünyâ nîmetlerine."
Ziyârete geldiler, bir zaman kendisini, Emretti kölesine, yemek getirmesini. Köle, sofra elinde, çıkarken merdivenden, Yemek dolu o sofra, kayıverdi elinden. Altta küçük çocuğunun, üstüne düştü hem de, Mübâreğin çocuğu, vefât etti o demde. Köle bunu görünce, korkudan titredi hep, Düşündü ki: "Efendim, ne cezâ verir acep?" Buyurdu ki: "Hiç korkma, affeyledim vAllahi, Ve seni Allah için, âzâd ettim hem dahi." Buyurdu ki: "Şaşarım, kibreden kullara hep,
Zîrâ kibirlenecek, neleri vardır acep? Bir damlacık su idi, sonra bir leş olacak, Bundan gayri neleri, vardır gururlanacak?" Buyurdu ki: "Mahşerde nidâ eder bir melek: "Fazîlet sâhipleri, kalkıversin!" diyerek. Bir grup kalktığında, suâl eder melekler: "Sizin fazîletiniz, dünyâda neydi?" derler. Onlar der: "Sıkıntıya, katlanırdık durmadan, Kötülük yapanı da, affederdik her zaman." Melek der ki onlara: "Haydi girin Cennet'e." Sonra nidâ eder ki:"Sabredenler nerede?"
Bir grup kalkar yine, suâl eder o melek: "Siz dünyâda nelere, sabrettiniz?" diyerek. Derler ki: Rabbimize, ibâdet ederken biz, Her türlü zorluklara, sabrederdik hepimiz. Günahlardan sakınmak, çok zor gelse de bize, Sabreder, işlemezdik, uymazdık nefsimize." Onlar dahi gidince, şöyle denir bu defâ: "Allah'ın komşuları, gelsinler şu tarafa!" Kalkar başka bir grup, nidâ eder münâdî: "Ey insanlar, sizlerin, ameliniz ne idi?" Derler:"Biz Allah için, sevdik birbirimizi Allah için ziyâret, ettik diğerimizi, Allah için oturup, ederdik dînî sohbet, Allah için fakîre verirdik mal ve servet. Allah için giderdik, hep birbirlerimize, Dünyâ karıştırmazdık, hâlis niyetimize." Melek der ki:"Siz dahi, sonsuz kalın Cennet'te, Bu ihlâsın meyvesi, Cennet olur elbette."