Hz. Hızır, peygamber midir, yoksa veli midir? Bu hususta ulema ihtilaf etmişler ise de, esah olan nebi olduğudur. Hz. İlyas denizlere memur olduğu gibi, Hızır (AS) karada olan mahlukatın darda kalanlarına yardım ederler. Fakat hiçbir zaman Cenab-ı Hakk’ın iradesinin dışına çıkmazlar.
Bakın bir çıkınca başına neler gelir:
Bir gün Hızır (AS) bir dilenciyi görmüş ki, açlıktan helak olmak üzere imiş. Ona merhameten, irade-i ilahiyeyi beklemeden hemen ekmekçiden bir ekmek alır. Saile verir. Sail o ekmeği yemeye başlayınca ekmek boğazına durup derhal vefat eder.
Hızır (AS)’ın fakire ekmek verdiğini görenler hemen Hızır (AS)’ın üzerine hücum edip, “Ey adam, sen niçin bu fakiri öldürdün?” diye elini bağlayıp hakimin huzuruna götürmüşler. O halde her ne kadar insanların gözünden kayıp olmaya çalışsa da kadir olamayıp hakimin huzuruna çıkarılmış. Hakim hiç beklemeden Hızır’ın asılmasını emretmiş.
Hemen cellatlar alıp darağacına götürdüklerinde içinden Cenab-ı Hakk’a niyaz ve tazarru edip bundan sonra Allah’ın iradesi olmadan hiçbir iş yapmayacağına tevbe ve istiğfar etmekle Hak Teâlâ Hz.leri af edip evvelki kuvveti ve hali verilip insanların gözünden kayıp olmuş ve kurtulmuştur. (Gâyetü’d-Dakâik)
*****
Yine Hızır (AS) bir deniz kenarından geçerken güzel bir rüzgar esmiş.
“Şurada bir ağaç olsa gölgesinde otursam” diye hatırına gelmiş. Ve oraya daha sonra geldiğinde gölgesinde oturmak üzere bir ağaç dikmiş. Bu davranış ve düşünce dünyaya meyil etmek olduğundan Cenab-ı Hakk razı olmamış. Cenab-ı Hakk Hızır (AS)’ı cezalandırmış. Hemen bir sail gelerek Allah için bir şey istemiş. Hiç verecek bir şeyi olmayan Hızır (AS) saile demiş ki,
“Hiçbir şeyim yok, ama beni götür, köle pazarında sat, aldığın para ile istifade et” demiş.
Sail de öyle yapmış. Mülmem isimli bir şahıs Hızır (AS)’ı almış. Evine götürmüş. Evinin yanında kırılıp düzeltilmesi icap eden büyük bir kaya ve tepeyi kırıp düzeltmesini söylemiş. Kendisi başka bir iş için oradan ayrılmış.
Birkaç saat sonra gelince, birkaç kimsenin birkaç günde yapacağı bir işi az zamanda tek başına böyle kölenin yapması efendinin dikkatini çekti ve çok taaccüp etti. Karnını doyurup hal ve hatırını sordu. Daha sonra da, “Allah için söyler misin, sen kimsin, nesin? Sen de insanüstü bir kuvvet var!” deyince, “Madem Allah için sordun, cevap vereyim: Ben Hızır’ım, durum bundan ibaret” deyince efendinin hayreti bir kat daha arttı.
“Şimdi ne olacak?” demeye başladı. Hızır (AS):
“Ben senin kölenim, nasıl istersen öyle yap” dedi. Efendi:
“Ben seni Allah rızası için azat ettim, beni duadan unutma” diyerek vedalaştılar.
Hızır (AS) yoluna devam ederken bir kimsenin dua ettiğini gördü ve ona yaklaşarak duasına “Amin!” dedi. O şahıs duasında, “Ya Rabbi, Hızır kulunu affet, sen gafursun, o hata etti, sen hataları bağışlayıcısın, onu kölelikten kurtar” diyordu.
Sonra Hızır (AS) o şahsa sordu: “Hızır nasıl bir hata yapmış?”
O şahıs dedi ki: “Hızır rahat etmek için deniz kenarına ağaç dikmiş. Bu da Allahımızın hoşuna gitmemiş; bu yüzden cezalanmış.”
Bunun üzerine Hızır (AS) o şahsa şöyle dedi: “Müjde, Allah senin duanı kabul buyurdu. Ben Hızır’ım, kölelikten kurtuldum, sana da çok teşekkür ederim, zira benim affım için duada bulundun…”