Kur’anı Kerimde en güzel kıssa olarak geçen Yusuf (A.S.)’n kıssasını hepimiz biliyoruz.
Yusuf (A.S.) Küçük yaşta babasından koparıldı. Köle olarak satıldı. Büyük imtihanlar geçirdi. Nihayet Cenâbı Hakk’ın lutfuyla zindandan çıkıp Mısır hükümdarının en güvendiği vekili oldu. Daha sonra Allah’ın inayetiyle kardeşlerini buldu ve babasını da davet etti.
Babası ise yıllardır Yusuf (A.S.)’ın hasretinden ağlaya ağlaya gözleri kapanmıştı. Küçük yaşta kaybettiği Yusuf (A.S)’ dan yıllar sonra haber getiren müjdeciye Yakup (A.S): “Yusuf ne haldedir?” diye sordu.
O da Yakup (A.S) ın bu sorusuna: “Mısır Melîkidir.” Cevabını verdi.
Bunun üzerine Yakup (A.S): “Ben onu sormuyorum, hangi din üzerinedir?” diye tekrar sordu.
O da: “İslam dini üzerinedir” deyince Yakup (A.S) “Nimet tamam oldu” diye sevincini izhar etti.
Yusuf (A.S)’ın göndermiş olduğu gömleğini öperek gözlerine sürünce gözleri açıldı. Daha sonra bir araya geldiklerinde Yusuf (A.S) babasına: Ey babacığım! Gözlerini kaybedinceye kadar niçin bana ağladın? Kıyametin bizi bir araya getireceğini bilmez mi idin?” dedi.
Bunun üzerine Yakup (A.S): “Evet biliyorum ama, dinin senden gider bu aramızda perde olur da ebediyen görüşemem, diye korktuğum için ağladım. Yoksa senin böyle dindar olduğunu bilseydim bir damla bile göz yaşı dökmezdim” dedi