Niçin İşe Başlamıyorsun

Zalim bir padişah kuyumcu başısını huzuruna getirerek şu emri verir. Üstüme dikilmek üzere bana on iki adet yıldız şeklinde altın düğme yapacaksın. Bu düğmeler yarın sabaha kadar yetişecek. Derhal git, işe başla!

Ferman efendimizin, fakat padişahım, on iki adet yıldız düğmeye yarın sabaha kadar yetiştirebilmeme imkân yoktur. Bunları evvela çivi şeklinde dökeceğim, söve döve yassıltacağım. Sonra da yıldız şekline getireceğim. Bir saniye durmadan çalışmak şartıyla en az üç günlük bir işi var

Diye düğmeleri sabaha kadar yetiştiremeyeceğini anlatmaya uğraşırken, padişah:

- Yıkıl karşımdan, şimdi senin kelleni uçurturum. Emrettiğim düğmeler sabahleyin burada hazır bulunmazsa kendini yok bil.

Der.

Adamcağız, perişan bir halde huzurdan çıkarak evine gelir. Kendisini karşılayan karısına ve çocuklarına vaziyeti anlatır. Ertesi gün hayata veda edeceğini katiyetle bildi için işe hiç başlamamayı tasarlar. Ölümünün arifesinde karısın, çocukların görmeyi ve son saatini huzur ile geçirmeyi tercih eder.

Kocasının çalışmaya başlamadığını ve müteessir halini gören karısı sorar:

- Niçin işe başlamıyorsun?

- Karıcığım, bu işin bitmesine imkân yok, yarın sabah da hiç şüphesiz öleceğim. Bari son defa doya doya yüzünüzü göreyim.

Der.

Karısı:

- Olmaz, insanların saati saatine uymaz. Padişah bugün böyle der ama, yarın belki haksızlığını anlayarak seni affedebilir. Binde bir ihtimal de olsa, yine ihtimaldir. Amma, sen işe el sürmez, hiçbir şey yapmazsan, o zaman ölümün muhakkak olur. Haydi kocacığım, biz de sana yardım ederiz. Sen başla şu işine…

Der.

Adam karısının fikrini doğru bularak gözlerinin yaşlarını mendiline içirdikten sonra tezgahın başını geçer, çalışmağa başlar, ve başını kaldırmadan sabahı bulur. Bu müddet zarfında da ancak çivileri dökmeğe muvaffak olur.

Sabah karanlığı, küçük çocuğu babasının çalıştığı odaya koşarak:

- Baba, bizim eve doğru dörtnalla süvariler geliyor.

Diye haber verir.

Adamcağız, perişan, yerinden kalkar, karısının, çocuklarının boynuna sarılarak yüzlerini, gözlerini öpmeğe ve helalaşmağa başlar.

Kapı hızlı hızlı vurulur. Gidip kapıyı açarlar. Süvarilerden biri haykırır:

- Hey… Padişahımız bu akşam sabaha karşı kalpten vefat etti. Tabutuna çakılmak üzere on iki tane altın çivi yapacaksın.

Adamcağız, çocuklarının sevinci arasında, yıldız düğmeler için hazırladığı çivileri getirerek atlılara teslim eder.