Mal Ve Servetin Bekçisi Zekat

Hz. Hasan anlatiyor: Bir gün etrafina halkalanan sahabilere Peygamber (s.a.v) "zekat, mal ve servetin koruyucusudur, bekçisidir" diyen hadisi söylerken yanlarina bir Hiristiyan tüccar uğradi. Zekat hakkinda Peygamberimizin bütün söylediklerini dinledikten sonra kalkip giderek zekatini verdi.

Bu hiristiyan tüccarin bir de ortaği vardi ki, o sirada Misir'a ticarete gitmisti. O devirde ticaret kervanlarla yapildiğindan hirsizlar, sürekli olarak kervanlarin yolunu kesip paralarini soyuyorlardi. Tüccar da içinden söyle geçirmisti. "Eğer Muhammed'in söyledikleri doğru ise ortağim mali ile birlikte sağ salim döner, ben de iman edip müslüman olurum. Yok eğer Muhammed yalan söyleyip de milleti kandiriyorsa, ortağim sağ salim dönmez onu yolda hirsizlar soyarlar ki, ben de o zaman kilicimi çekip Muhammed'e cevap vereceğim."

Bir aralik kervandan bir mektup gelir. Hirsizlar kervanin yolunu kesmis, bütün ağirliklarini soyup kaçmislar. Ne mal, ne elbise, hiçbir sey birakmamislar.

Mektubun bu satirlarini okur okumaz derin bir üzüntüye garkolan Hiristiyan tüccar hemen kilicini kusanir, Peygamber'e savas açmak üzere yola koyulur. Tam yola çikacaği sirada ortaği, "Arkadasim, sakin üzülme" der. Hirsizlar kervanin önünü kestiklerinde ben kervanin epey arkasindaydim. Bana hiç bir sey olmadi. Ben ve bütün mallarimiz kurtulduk. Yakinda geleceğim, selamlar..."

Bunun üzerine Peygamberin hak ve doğru söylediğine inanan Hiristiyan tüccar, Peygamber'e (s.a.v.) vararak, "Ey Allah'in Rasulü!.." der. "Bana islamiyeti açiklayin iman edeceğim."

Açiklaninca da imana gelerek, islam bayraği altina girer ve böylece üstün insanlik serefini kazanmis olur.