Anadolu da bir köy varmış, o köyde bir veli yaşarmış. bir ermiş kişi bir gönül adamıymış o kuşların ötüşü, rüzgarın esişi, kuzunun meleyişi ile bir duygu seline kapılmasına yeterde artarmış bile .
Bir gün camiden çıkmış yakınlarıyla birlikte tekkesine gidiyormuş. bir davul zurna sesi işitmişler düğün varmış köyde bir bölük insna halay çekiyorlarmış . arada bir davul ve zurna susuyor gür sesli bir adam türkü söylüyormuş söylenen türkünün bir beyiti şöyleymiş ;
Zemheri ayında gül ister benden
Sanki mor sümbüllü bağım var benim
Bülbül gönüllü veli donup kalmış bu türküyü işitince sonuna kadar da dinlemiş. etrafındaki insanlar şaşırıp kalmışlar bu işe, evliya ve türkü ! bu ikisini bir arada düşünemiyorlarmış .türkü bitince rice edin bir daha söylesinler demiş, gözleri yaşla doluymuş bunu söylerken!
Ermiş ne bulmuştu bu türküde? neler hissetmişti neler düşünmüştü bu Allah dostu ?
Dünya kış mevsimine , cennet ise yaz mevsimine benzer. biz şimdi dünyadayız yani zemheri ayında ama siz buradayken cennet lezzetleri istiyorsunuz . dünyadan bitmeyen tatlar ve sonsuz mutluluklar istiyorsunuz, zemheri ayında gül istemektir bu nasıl vereyin benim mor sümbüllü bağım mı var?
Bilen bilir ya velilerin her hali bir olmaz bazen bahar gibidirler, ç,içeklerle donanır, meyvelerle bezenirler.
bazen kış gibidirler donar kalır gönüllleri ne yaprakalrı vardır ne meyveleri . manevi kış mevsimind ekeramet göstermek harika haller sergilemek mümkün olmaz ama insanlar bunu neredne bileceler gül istemeye devam ederler !!!