Ayaklarıyla Ameliyat Yapan Cerrah

"Üstesinden gelinmesi gereken zorluklar ol­masaydı, insanoğlu en büyük zenginliği olan basanlarından tad alma duygusunu yitirir­di. Derin ve karanlık vadiler olmasaydı, dağ­ların doruktan o kadar güzel olmazdı. (Helen Keller)

Francisco Bucio'nun bir cerrah olmaktan daha fazla istediği bir şey yoktu. Yirmi yedi yaşına geldiğinde bu düşü ger­çekleştirmede epey yol almıştı. Yeteneğiyle Mexico Şehir Hastanesi Plastik Cerrahi Bölümü'nde haklı bir yer edinmişti ve bir kaç yıl içinde kendi özel muayenehanesini açabilecekti.

Ancak tarihler 19 Eylül 1985'i gösterdiğinde Francisco'nun dünyası başına yıkıldı. 8,1 şiddetinde tarihin en büyük depremlerinden biri 4200'den fazla insanın hayatına mâl oldu. Depremin insan­ların düşlerinde yol açtığı yıkım ise ölçülemezdi. Sarsıntılar başladığında Francisco beşinci kattaki odasındaydı. Deprem sona erdiğinde ise zemin katında tonlarca yıkıntının altında kalmıştı.

Zifiri karanlık içinde oda arkadaşının can çekişme sesleri­ni duyuyordu. Bu arada, ameliyatlar yaptığı sağ elinin büyük bir çelik direğin altında kaldığının farkına vardı. Acı içinde, çılgıncasına elini kurtarmaya çalıştı. Bunu başaramayınca paniğe kapıldı. Kan dolaşımını sağlayamazsa elinin kangren olacağını ve kesileceğini bir doktor olarak biliyordu.

Şuur ve şuursuzluk arasında saatlerce gidip gelen Fran­cisco, giderek zayıf düşüyordu. Ancak dışarıda Bucio ailesinin olağanüstü bir gayreti vardı. Francisco'nun babası ve altı erkek kardeşi, el arabaları ve küreklerle molozu kaldırmak için deli gibi uğraşan gönüllülerin arasına katıldılar. Ailesi umudunu hiç yitirmedi. Dört gün sonra Francisco'ya erişebildiler.

Bölgedeki profesyonel kurtarma ekipleri Francisco'yu çıkarmak için elini kesmek gerektiğini söylediler. Francis­co'nun iyi bir cerrah olma düşünü bilen ailesi, bunu kabul etmedi. Bu yüzden kurtarma ekibi Francisco'nun eline düşen direği kaldırmak için fazladan üç saatlerini harcadılar. Çıkar­dıkları gibi onu bir hastaneye yetiştirdiler.

Bu elim hadiseyi izleyen aylar boyunca, Meksika halkı başkentlerini, Francisco Bucio ise büyük hayalini yeniden kurmak için çalıştı.

İlk adım Francisco'nun ezilen elini kurtarmak için cer­rahların yaptığı on sekiz saatlik ameliyat oldu. Ancak günler geçtikçe Francisco'nun umudu azalıyordu. Parmaklarındaki sinirler yenilenmeyince doktorlar başparmağı dışındaki dört parmağını da kestiler. Artık Francisco kararını sağ elinin geride kalanını kurtarmak olarak değiştirmişti. Ertesi birkaç ay içinde beş ameliyat daha geçirdi. Ancak elini hâlâ kullana­mıyordu. Sağ eli olmadan hastalarını nasıl ameliyat edebilirdi? Francisco yeni çareler arayışına girdi.

Bu arayış onu San Francisco Davies Hastanesi'nde Mikrocerrahi Başkanı Dr. Harry Buncke'ye götürdü. Dr. Buncke eldeki kesik parmakların yerine ayak parmaklarını naklederek cerrahide yeni bir çığır açmıştı. Francisco, Dr. Buncke'nin kendisi için son umut olabileceğini anlamıştı. Ameliyat başarılı olursa işin geri kalanını halledeceğine kendi kendine söz verdi.

Doktor Buncke ameliyatla Francisco'nün iki ayak par­mağını alıp yüzük ve serçe parmağı olarak eline monte etti. Bir süre sonra, Francisco sıkı çalışma sonucunda üç parma­ğıyla nesneleri tutabilir duruma geldi. Böylece düğmelerini ilik­lemek gibi kolay işleri becermeye başladı. Bu zorlu ameliyatın ağır etkisini üzerinden attıktan sonra, Francisco bütün gücünü yoğun bir terapi ve egzersiz programına verdi, iğne deliğinden iplik geçirebilmek için saatlerce acı içinde uğraştı. Daha sonra adını okunaklı bir şekilde yazmaya çabaladı. Dr. Buncke, ona şöyle demişti. "El kendini ihtiyaçlara göre ayarlayan bir ya­pıdır, ihtiyaç büyükse el becerisi de artar."

Elinin eskisi gibi iş görebilmesi için aylarca süren çalış­madan sonra Francisco, Mexico City'ye geri döndü ve has­tanede belirli vak'alarla sınırlı olmak üzere doktorluğu sür­dürdü. Hâlâ olimpiyatlara hazırlanan bir atlet gibi çalışıyordu. Kondisyon sağlamak için yüzüyor, elini güçlendirmek için her gün binlerce düğüm atıp çözüyor, kumaşlar üzerinde dikiş çalışması yapıyor, yiyecekleri ufak parçalara doğruyor ve yeni parmaklan arasında lastik toplar döndürüyordu.

Başlangıçta en kolay işler bile eline yakışmıyor ve yorucu geliyordu. Ancak Francisco her işi hakkını vererek yapana kadar inat ediyordu. İki elini de kullanabilen biri olmak İçin sol elini de çalıştırıyordu.

Ve Francisco'nün büyük bir imtihan vermesi gereken gün geldi çattı. Bir operatör doktor, Francisco'nün yaralan temiz­leme ve kapatmaktan, ben almak gibi kolay ameliyatlara doğru gelişme gösterdiğini gözlemlemişti. Burnu kırılmış bir adamın ameliyatına Francisco'nun da katılmasını istedi. Ame­liyat son derece hassasiyet istiyordu ve Francisco, yalnızca araç-gereci doktora verme görevini üstleneceğini sanıyordu. Ameliyatta doktor, hastanın burnunda kullanmak üzere kabur­gasından kıkırdak almaya hazırlanıyordu ki Francisco'ya dön­dü ve kıkırdağı onun almasını istedi.

Francisco, bu hadisenin onun için bir dönüm noktası olduğunu biliyordu. Bu işi başarırsa cerrahlığa dönebilecekti. Herhangi bir terslik ise onu yıkıma uğratacaktı. Cesaretini ellerinde toplayıp kıkırdağı özenle yerinden aldı. Başka bir cer­rahın on dakikada yapabileceği bir işi Francisco bir saatte yapmıştı. Ama bu bir saat, tam bir zafer gösterisiydi.

Bugün, Francisco Bucio yüksek saygınlığı olan bir plastik cerrah. Tijuana'da iki ayrı yerde vazife yapıyor ve uzmanlık dalının ihtiva ettiği bütün ameliyatlara girebiliyor. Ayrıca fakir ailelerin çocukları için ücretsiz ameliyatlar gerçekleştiriyor. "Ben altı ameliyat geçirdim," diyor. "Kendimi onların yerine koyabiliyorum. Korkmanın ne demek olduğunu biliyorum."

Kimileri onu sevdiklerinden, "ayaklarıyla ameliyat yapan cerrah" diye takılıyorlar. Francisco bunlara aldırmıyor. Yü­zünde bir gülümseme ile şöyle cevap veriyor: "Elim güzel görünmeyebilir ama gayet İyi çalışıyor. Bu mucize, en çok sevdiğim işi yapmamı sağladı. Şimdi, kendi mucizelerine ihti­yacı olanlara bir şeyleri geri veriyorum."

Hepimiz, hayatımızda şu ya da bu biçimde engellerle, zorluklarla daha doğrusu deği­şik imtihanlarla karşılaşırız. Ancak inancı, azmi, iradeyi, sabrı ve derin bir tutkuyu mo­tor gibi kullanırsak yanlış geldiğimiz yol­dan geri dönebilir ve hayallerimize giden yolda adım adım başarıyla ilerleyebiliriz.